13 Mayıs 2008 Salı
Bilgisayarlarınız için Güçlü Parolalar Oluşturun
Bir cüzdan kaybetme örneği "kötüye kullanma" eylemini anlamanıza yardımcı olabilir: "Tanımadığınız biri sizin kimlik kartınızı kullanıyor ve yaptığı işleri sizin adınıza yapıyor". Bunu bilgi işlem dünyasına uyarlayalım: Bir kişi parolalarınızı ele geçirir, bilgisayarınıza veya çevrimiçi hesaplarınıza oturum açabilirse, sizin sayısal kimliğinizi kullanarak, tüm masraflarını sizin ödeyeceğiniz eylemlerde bulunabilir.
Parolalarınız Başkalarının Eline Geçerse Neler Olabilir?
Birisi parolalarınızı ele geçirirse aşağıdakileri kolayca yapabilir.
· Bilgisayarınızdaki bilgilere (mali kayıtlarınız, e-posta iletileriniz, saklanan parola listeleri, özel bilgiler vb.) erişebilir.
· Yeni hesaplar açarak istediği gibi alışveriş yapabilir.
· Posta adresinizi değiştirerek satın aldığı her şeyin ve faturaların kendisine gönderilmesini sağlayabilir.
· Banka hesabınızdan para çekebilir.
· Hisse senedi alıp satabilir.
· Borç ve ipotek için başvuru yapabilir.
· Çevrimiçi sohbetlere ve diğer etkinliklere (örneğin, müzayedeler) sizin adınızı kullanarak katılabilir.
Parolanızı evinizin ve sahip olduğunuz eşeyin (sosyal konumunuz dahil) anahtarı gibi düşünün.
Parolanızın çalınmış olabileceğini nasıl anlarsınız?
Hesaplarınızda olağandışı bir durum gözünüze çarptığı veya aylık faturanız ya da banka hesap dökümünüz gelmediği takdirde; bu, başka birinin sizin parolanızı kullanarak çevrimiçi hesaplarınıza girmiş olduğu anlamına gelebilir. Kimliğinizi çalan kişi sizin posta adresinizi değiştirmişse, alışveriş yaptığı bir yerden size bir telefon gelene kadar ortada bir sorun olduğunu anlayamayabilirsiniz.
Parola Koruma İçin Denetim Listesi
Saldırganlar parolaları bulabilmek için "sözlükleri" ve parola olabilecek binlerce kalıbı kısa sürede tarayarak ipuçları arayan diğer yazılım araçlarını kullanırlar. Tahmin edilmesi zor parolalar oluşturup, bunları dikkatli biçimde saklayarak ve hesaplarınızı gözden geçirerek kendinizi koruyabilirsiniz.
Çevrimiçi olarak alışveriş yapıyor veya işlemler gerçekleştiriyorsanız, ücretsiz bir Microsoft® .NET Passport alarak tüm ilgili sitelerde tek bir kullanıcı adı ve parolası kullanabilirsiniz.
1. Bir parolanın güçlü olmasını sağlayan nedir?
Önemli olan, sizin hatırlayabileceğiniz ancak başkalarının tahmin edemeyeceği bir parola oluşturmaktır.
Parolanızın aşağıdaki özelliklere sahip olmasına dikkat edin:
· En az yedi karakter içermelidir, ne kadar uzun olursa tahmin edilmesi o kadar güç olur (Microsoft Windows® 2000 ve Windows XP parolaları 128 karakter uzunluğunda olabilir)
· Büyük ve küçük harfler, sayılar, simgeler içermelidir
· İkinci ile altıncı karakter arasında en az bir adet simge bulunmalıdır
· En az dört farklı karakter olmalı, tekrarlar bulunmamalıdır.
· Rasgele seçilmiş harfler ve sayılardan oluşmuş gibi görünmelidir
Aşağıdakileri kesinlikle yapmayın:
· Parolanızda oturum açma adınızın HERHANGİ BİR BÖLÜMÜNÜ kullanmayın.
· HERHANGİ bir dilde anlamı olan bir kelimeyi veya adı kullanmayın
· Benzer harfler yerine sayılar kullanmayın
· Eski parolanızın herhangi bir kısmını yeniden kullanmayın
· "klmno" ve "34567" gibi ardışık harfler veya sayılar kullanmayın
· Klavyede yan yana bulunan harfleri kullanmayın (örneğin, "asdfg")
2. Parolalarınızı saklama
Bir çok kişi parolalarını bir kağıda yazar ve monitöre yapıştırır veya bilgisayarın yanındaki masasının çekmecesine koyar. Parolanızı:
· Yalnızca siz bilin.
· Herhangi bir yere yazmayın.
· Herhangi bir kişiye söylemeyin.
· Parolanın koruduğu bilgilerin ne kadar değerli olduğunu düşünmeden "parolamı hatırla" özelliğini kullanmayın.
· Microsoft .NET Passport ile ilgili bilgilerinizi bilgisayarda saklamayın.
· Çok önemli bilgileriniz (mali Web siteleri vb.) için farklı parolalar, daha az önem taşıyan unsurlar (çevrimiçi dergiler vb.) için farklı parolalar oluşturun.
· Parolanızı en az altı ayda bir değiştirin. Windows XP parolalar için bir son kullanma tarihi ayarlar. Windows XP'de parolalarınızı sıfırlama hakkında bilgi için buraya göz atın.
· Parolanızı bir kişiye mutlaka söylemeniz gerekiyorsa, en kısa zamanda yeni bir parola oluşturan.
3. Hesaplarınızı, banka hesabınızı ve sosyal konumunuzu gözden geçirme
Başka bir kişinin sizin yerinize bazı etkinliklerde bulunmadığından emin olmak için:
· Hesaplarınızı çevrimiçi olarak sık sık gözden geçirerek, izniniz olmadan yapılmış herhangi bir işlem (çevrimiçi olarak kredi kartından alışveriş, ortak fon aktarımı, banka hesabından para çekme işlemleri vb.) olup olmadığına bakın.
· Aylık olarak postanıza gelen hesap dökümlerini gözden geçirerek, izniniz olmadan yapılmış herhangi bir işlem olup olmadığına bakın.
· Postanıza gelmesi gereken aylık hesap dökümü gelmediyse, hesabın bulunduğu kuruluşu telefonla arayın.
· Adınıza açılmış yeni bir hesabın olup olmadığını anlamak için her yıl banka hesabınızı gözden geçirin.
· Windows 2000 veya Windows XP Professional kullanıyorsanız, Olay Günlüğü'nü sık sık gözden geçirerek çevrimiçi olmanızın imkansız olduğu zamanlarda oturum açma işlemi bulunup bulunmadığına bakın
13 Nisan 2008 Pazar
Kızı öpmeden önce... (Nihal B. KARACA)
Rencide edilmiş, dudakları sinirden titreyen bir kadına dönüşüyor. Üstüme iyilik sağlık diye bağıran, ayakkabısının topuğunu kafanıza geçirmesine ramak kalmış bir kadına. Güzel ama çok kaprisli, hem seçici hem ulaşılabilir, mazbut ama 'bir şeyler yaşaması gerektiğinin biyolojik ve çevresel baskısı altında', 30'larında ve arafta, bir yandan çok aile kızı bir yandan fena halde cüretkâr bir kadın bu, Türkiye. Sen, demokrat; her dem hep bir mesafe kat edildiğini artık bir noktaya gelindiğini düşünen siyasetçi, milletvekili, oy alan, oy veren, okuyucu, düşünen ve yazan olarak hep o 'adam'ın rolünü üstlenmekle sınanıyorsun. Yeterince yeşil ışık aldığı için adım atan, aşkının karşılıklı olduğunu düşündüğü için bir hamlede bulunan ve bir anda 'her şeyi yanlış anlamış' bir enayi ya da 'sapık' konumuna düşen, elinde çiçek, en ağırından 'fordçu' muamelesi gören adam.
'Üstüme iyilik sağlık, ne AB'si, ne %47'si, ne açılımı, ne değişimi? Benim anayasamı değiştirecek daha anasından doğmadı; 301'i kaldırayım da arkamdan ona buna konuş, dedikodumu yap, değil mi? Hacılarına hocalarına saygı-hoşgörüymüş... Sonra gelsinler en mutena köşelerimde abdest filan alsınlar öyle sulu sulu öyle mi? Başörtüsüyle üniversitelere de girsinlermiş... Doğacak kızımın oje sürme hakkını kendi ellerimle boğayım yani, bunu mu istiyorsun? Ana dilde eğitimmiş, Güneydoğu'da halkın bazı beklentileri varmış... Benim beklentilerim n'olacak? Bu gidişle sen beni yabancılara da satarsın. Ben senin bildiğin ülkelerden değilim, kız oğlan kız taş gibi ulus devletim, hooşştt be, haddini bil!'
Pardon deyip yutkunuyorsun... 'Ben sanmıştım ki..'
Ülkemiz olup bitenleri ile diyalog hep bu minvalde seyrediyor. Karakterler değişiyor ve elbette hatalar da her zamanki gibi karşılıklı, suç hiçbir zaman tek tarafta değil. Ama ağır olan bedeli hangi tarafın ödeyeceği, en başından belli. Vuslat/ tarafların konuşabilen, tartışabilen ama güven ve hakkaniyet esasları içinde yaşadığı bir ülkenin hayali, yeniden başka bir bahara kalıyor. İlişki sandığın şeyin geçici, arızi ve yanıltıcı bir süreç olduğunu anlıyorsun. Hatta geçen zaman içinde nasıl olup da ağzını o kadar gevşek, elini o kadar uzun tutabildiğine bile şaşıyorsun geriye dönüp bakınca.
Sonra, söylediğin konuştuğun şeyler aslında hiç anlaşılmadığı, kör bir kuyuya yuvarlandığı, bir boşluğa ışınlandığı için o kadar çok konuşabildiğini fark ediyorsun. Gençler çok apolitik diye yakınmışsın çok değil, üç dört sene önce. Bir bakıyorsun, üniversiteler kaynıyor, kafa göz yarılıyor. Apolitik kalsalar daha iyiymiş demek ki, diye düşünürken buluyorsun kendini. Popüler kültür, anlamdan boşaltıp yaldıza bürüdüğü bir fanteziyle kitleleri 'oyalıyor' demişsin. Gün gelmiş, 'Biz kaç kişiyiz?' tavernası çıkmış, piyanist şantör felaket anonsları ile etki altına aldığı isimleri tek tek sahneye çağırıyor. 'Semra Hanım' bundan iyiydi diyorsun şimdi. Yararlı olmayan, ama çok zararlı da olmayan bir şeyle 'oyalıyordu' hiç değilse. Kültürel emperyalizm ciddi bir tehdit, Türkler klasik Türk musikisine Maori yerel halk dansı muamelesi yapıyor, bir şeyler yapmalı demişsin; 'emperyalizm' kelimesi 'öfke ve ötekileştirme'den başka sermayesi olmayan grupların hatta çetelerin eline düşmüş ve sahiciliği tartışılamaz olan bu kavram üzerinden tespit yapmak neredeyse imkânsız hale gelmiş... İnsanların 'çıkar' peşinde koşmasını, yani kapitalizmi eleştirmişsin. Çünkü değerler sistemi salt çıkar peşinde koşana zemin sağlayacak bir kıvama gelmiş, ama ne tuhaftır ki bu zemine saldıranların, parti kapatılmasın ama... yapanların hepsi bu zeminden en çok çıkar sağlayanlar olmuş...
Üç ya da dört yıl öncesinden ne kadar uzağa savrulduğumuzu görebiliyor musunuz? Sizi bilmem. Ama bazen ülkenin tüm demokratları için değilse de, %47'yi alan ve ona 'ya ya ya şa şa şa' yapanlar için şu geçiyor içimden: Bir dahaki sefere, niyetinin halis olduğunu yeterince anlatamamış olabileceğini düşün ve kızı öpmeye yeltenme!
Zira kafana çantayı yediğinde, seni gaza getirenlerin hepsi 'cık cık cık' ikiyüzlülüğüne savrulmuş olacak yine.
09 Nisan 2008, Çarşamba
11 Şubat 2008 Pazartesi
3D Mekanlar
Üç boyutlu makân çekimleri için özel bir donanıma ihtiyaç var (dijital fotoğraf makinası, balıkgözü lens, ayaklık, 360x180 derece çekimler için geliştirilmiş panoramik ayaklık kafası). Kullanılan lensin açısına göre birden fazla resim çekmek gerekiyor. Mesela 2003 ve 2004 çekimlerinde Nikon 5000 + Fisheye FC-E8 lens kullanıldı. Ön, arka, sağ, sol, üst ve alt olmak üzere altı resim çekmek gerekiyordu. 2005 ve 2006 senesi fotoğrafları Nikon D70 + Fisheye DX 10.5 ile çekildi. 2007 ve sonrasında Nikon D80 kullanıldı. Burada yatay altı, bir üst ve bir olmak üzere sekiz açıdan resim çekmek gerekiyor. Her açıda'da, değişik aydınlatma süresi kullanılarak, üç adet resim çekiliyor. Yani bir üç boyutlu mekân için toplam 24 resim çekmek gerekiyor. Bu resimleri çekerken fotoğraf makinasının odak noktası etrafında dönmesi şart! Ayaklık ve panoramik kafa işte burada devreye giriyor. Resim çekerken makinayı titretmemek için uzaktan kumanda kullanılıyor. Değişen gölgeler, hareket halindeki bulutlar vs. çekim işlemini zorlaştıran unsurlar. Resim çekme işlemi bittikten sonra sıra bunları bilgisayarda birleştirmeye geliyor. Çeşitli formül ve denklemler kullanılarak lens hataları, ton farklılıkları gideriliyor ve resimler üst üste gelecek şekilde konuşlandırılıyor. Sonuçta tüm mekânı kapsayan, 360x180 derecelik bir panoramik fotoğraf oluşuyor. Meraklılar bu iş için http://www.ptgui.com/ sitesindeki programı deneyebilir. Yalnız panoramik fotoğrafları ek yerleri belli olmayacak şekilde oluşturmak çok zor bir iştir... her fotoğraf için birkaç saat uğraşmak gerekebilir... söylemedi demeyin ;-)
Bir başka meselede mekânları görüntülemede kullanılan yazılımdır. Burada siteye özel bir yazılım olan “360x180° Mekan v5.5” programı kullanılıyor. Bu yazılım her hazırlanan mekâna entegre edilir ve sonuçta her mekân kendi başına çalışan bir program olur. Maalesef bu yazılım ayrı verilemiyor! Kendi fotoğraflarını görüntülemek isteyen okurlar bu iş için mesela http://webuser.fh-furtwangen.de/~dersch sitesindeki PTViewer adlı basit fakat ücretsiz programı deneyebilirler.